Orta gelir tuzağı: Covid-19 sonrası ülkeler arası gelir eşitsizliği 

Kasım 2021

YÖNETİCİ ÖZETİ

 

  • Covid-19 salgını 2020 yılında, önce fakir ve zengin ülkeler arasındaki refah farkını azalttı çünkü kriz ilk etapta en çok gelişmiş ekonomiler üzerinde olumsuz etkilerini gösterdi. Ancak, orta ve uzun vadede, salgının olumsuz etkileri gelişmekte olan ülkeleri daha çok etkileyebilir. Covid-19, zengin ve fakir ülkeler arasındaki gelir uçurumunu genişletecek. Çünkü görece fakir olan ülkelerin, krizin etkisini azaltmaya yönelik politika manevraları için alanları dar ve bu ülkelerin aşılara erişimi daha yavaş. Ayrıca, Covid-19, gelişmekte olan ülkelerin çoğu için olumsuz olabilecek uzun vadeli yapısal eğilimleri hızlandırmış olabilir. Covid-19 sonrası dünyada nispeten ucuz olan emeğin, karşılaştırmalı avantajları azalacak. Bu aynı zamanda gelişmekte olan ülkelerin ve küresel orta sınıfın yükselişinin ana dayanağı. Bu bağlamda, yüksek gelir statüsüne giden yol, orta gelir statüsündeki ülkeler için daha uzun ve çetrefilli hâle gelebilir.
  • Orta gelir tuzağına düşme riski en yüksek ülkeler hangileri? Krizin, kişi başı gelir üzerinde yaratmış olabileceği iz bırakan uzun vadeli potansiyel etkilerini, “orta gelir tuzağı” yaklaşımını kullanarak inceledik. “Orta gelir tuzağı”, ülkelerin güçlü bir büyüme yakalayarak düşük gelir statüsünden orta gelir statüsüne hızla geçiş yaptığı, ancak daha sonra bu gelir aralığına saplandığı yani, bir üst gelir grubu olan yüksek gelir statüsüne bir türlü geçemediği durumu ifade ediyor. Kriz öncesi ve kriz sonrası uzun vadeli ekonomik büyüme tahminlerimize dayanarak, 2029 yılına kadar Macaristan, Romanya ve Letonya'nın yüksek gelir statüsüne geçişlerinin birkaç yıl gecikeceğini, ancak AB üyeliklerinin, bu ülkeleri orta gelir tuzağına düşmekten kurtaracağını görüyoruz. Kazakistan, Panama ve Seyşeller ise bizim tahmin aralığımızda yüksek gelir grubuna çıkamıyor. Sürpriz bir şekilde Türkiye ve Rusya, krizin olmadığı duruma göre orta gelir statüsünden yüksek gelir statüsüne beklenenden erken geçiş yapabilir. Bunun bir açıklaması, krize yanıt olarak sağlanan mali teşviklerin büyümede ilk etapta ortaya çıkan yavaşlamayı fazlasıyla telafi etmesi ve böylece ileriye dönük baz etkileri yaratması. Diğer bir açıklaması da (Rusya için) petrol fiyatlarının beklenenden daha fazla artmış olmasıdır. Bununla birlikte, her iki ülkenin de uzun vadeli görünümü ciddi miktarda aşağı yönlü risk içermektedir. Rusya için emtia fiyatlarındaki dalgalanma ve Türkiye için ödemeler dengesi, kur veya para politikalarına yönelik riskler gibi. Çalışmamız, Covid-19 krizinden bağımsız olarak, 10 ülkenin 1950-2029 yılları arasında orta gelir tuzağına düşmüş ya da düşebilecek olduğunu ortaya koyuyor (Arjantin, Bulgaristan, Kolombiya, Hırvatistan, Yunanistan, Laos, Nijerya, Slovakya, Trinidad & Tobago, Uruguay).
  • Sigorta sektörünün ülkelerin orta gelir tuzağını aşmalarına yardımcı olma bağlamında önemli bir rolü var. Başarılı bir şekilde yüksek gelir düzeyine geçiş yapan birçok ülke güçlü bir sigorta piyasasına sahip ve bu bir tesadüf değil: Sigorta piyasaları, krizlerle baş ederken hayati olan esneklik kapasitesine önemli ölçüde katkıda bulunuyor ve böylece görece yoksul olan ülkelerin orta gelir tuzağından kaçınmasını kolaylaştırıyor. Ancak sigorta kullanımı konusunda dünyada hâlen bir açık var. Bu bağlamda, sigorta sektörü; daha basit ürünler sunarak, risk önlemeye odaklanarak ve (ister risklerden korunmak ister altyapı yatırımları için olsun) kamu-özel sektör ortaklıklarını destekleyerek ülkelerin orta gelir tuzağından kurtulmalarına yardımcı olacak önemli avantajlar sağlayabilir. Bu, aynı zamanda sektörün kurumsal misyonuna uygun düşen bir görevdir

Covid-19 salgını 2020 yılında önce fakir ve zengin ülkeler arasındaki refah farkını azalttı. Çünkü kriz ilk etapta en çok gelişmiş ekonomiler üzerinde olumsuz etkilerini gösterdi. Ancak, orta ve uzun vadede, salgının olumsuz etkileri gelişmekte olan ülkeleri daha çok etkileyebilir. Covid-19 sonrası dünyada, birçok gelişmekte olan ülkenin krizin etkisini azaltmaya yönelik politikalar için manevra alanı az ve aşılara erişimi daha yavaş. Daha zengin ülkeler için ise nüfusun 2021 yılında veya 2022 yılının başlarında büyük ölçüde sürü bağışıklığı kazanması ve sosyal etkileşimin büyük ölçüde normale dönmesi bekleniyor. Diğer çoğu ülke ise hâlâ bu dönüm noktasından çok uzakta. Bu nedenle Covid-19, önümüzdeki iki yıl boyunca bazı ülkelerde ekonomik kalkınmayı baskı altında tutmaya devam edecek. Buna ek olarak hızla artan kamu borçları (hele bir de faiz oranları önümüzdeki birkaç yıl içinde yükselerek kamu borçlarının artışını iyice hızlandırırsa) eylem kapasitesi iyice azaltıyor. Bu da yoksul ülkeler üzerinde orantısız bir yük yaratıyor.

Ayrıca, Covid-19, gelişmekte olan ülkelerin çoğu için olumsuz olabilecek, uzun vadeli yapısal eğilimleri hızlandırmış olabilir. Covid-19'dan önce bile, artan ticaret anlaşmazlıkları ve korumacılık, uluslararası ticarette yavaşlamaya neden oluyordu. Covid-19 sonrasında ticaret, hızlanan sürdürülebilirlik trendinden etkilenebilir. Salgın küresel olarak birbirine bağlı tedarik zincirlerinin mantığının giderek daha fazla sorgulanmasına da neden olabilir: maksimum verimlilik yerine artık esneklik ölçüt haline gelebilir. Orta vadede tedarik zincirlerinin belirgin şekilde kısalması (üretimin yeniden veya yakın bir şekilde desteklenmesiyle) muhtemel olmasa da bu yaklaşım, küreselleşmenin sınırlarına ulaştığına işaret ediyor.

Diğer yandan, Covid-19, dijitalleşmenin nihayet bir atılım yapmasına yardımcı oldu. Büyük veri, yapay zekâ ve bağlantılı otomasyon, çalışma dünyasını kalıcı olarak değiştirecek. Son yıllarda gelişmekte olan ülkelerin ve küresel orta sınıfın yükselişinin ana dayanağı olan nispeten ucuz emeğin, karşılaştırmalı avantajları, bu yeni dünya düzeninde azalacak.

Bahsedilmesi gereken uzun vadeli son bir eğilim ise, yeşil dönüşüm. Küresel ekonominin karbon duyarlılığının artması, özellikle daha zengin ülkelerde bir yatırım patlamasına yol açacak. Aynı zamanda, bu ülkelerdeki tüketici talebi yapısal bir dönüşüme uğrayacak (bu doğrultuda anahtar kelimeler; sürdürülebilirlik, yani, yerel üreticiler, döngüsel ekonomi ve paylaşım ekonomisi). İster hammadde tedarikçisi ister mal üreticisi olsun bu trend birçok gelişmekte olan ülkenin ekonomik modellerini etkileyecek. Eski iş modeli olan, dünyaya ucuz tüketim malları üretmek ve nakletmek artık norm olmayacak.

Sonuç olarak, yüksek gelir statüsüne giden yol, gelişmekte olan ülkeler için daha uzun ve zor hale gelebilir. Salgının kişi başı gelir açısından gelişmekte olan ülkeler üzerindeki uzun vadeli olası olumsuz etkilerini araştırmak için “orta gelir tuzağı” perspektifini kullandık (tanım için Kutu 1'e bakınız). Öncelikle son 25 yılda orta gelir tuzağından kurtulan ülkeleri ve beklenmedik bir gerileme yaşayan bazı ekonomileri tespit ettik. Daha sonra Covid-19'un; başka ülkeleri de orta gelir tuzağına sürükleyip sürüklemediğini, yüksek gelir statüsüne geçiş süresini uzatıp uzatmadığını veya bazı yüksek gelirli ülkelerin orta seviye gelir statüsüne gerilemesine neden olup olmadığını analiz ettik.    

1995-2019 döneminde başarılı çıkışlar ve beklenmedik düşüşler

1995 yılında, 77 ülkeden oluşan örneklemimizin 28'i metodolojimize göre yüksek gelirli ekonomiler olarak sınıflandırıldı (bkz. Ek). 2019 itibariyle, yüksek gelirli ekonomilerin sayısı 36'ya yükseldi. Net olarak 8 ülke bir üst kümeye (üst gelir seviyesine) yükselmiş olsa da aslında söz konusu dönemde üst kümeye yükselen 15 ülke, geçici olarak küme düşen 3 ülke ve kesin olarak küme düşen 4 ülke olmuştur.

Üst gelir seviyesine başarıyla çıkan ülkeler
Analizimizde, 1995-2019 döneminde orta gelir düzeyinden yüksek gelir düzeyine başarıyla geçiş yapan 10 ülke belirledik (bkz. Şekil 1). Suudi Arabistan ve Bahreyn, 2000'li yılların başında, artan petrol fiyatlarının kamu gelirlerini artırması ve hızlı ekonomik büyümeyi desteklemesiyle bir üst gelir basamağına tırmandı. Aynı dönemde, diğer Asya Kaplanları[1] ile birlikte Güney Kore, başarılı sanayileşmenin zenginliğe götürdüğü sayılı ülke örneklerden biri oldu (daha fazla ayrıntı bu makalenin son bölümündedir). Ancak 1995'ten bu yana yüksek gelir düzeyine başarılı geçişlerin çoğu, Malta, Portekiz[2] ve Orta ve Doğu Avrupa'daki beş ülke dahil olmak üzere AB üye ülkeleri arasından çıktı.

Şekil 1: Orta gelir düzeyinden yüksek gelir düzeyine geçiş yapan ekonomiler, 1995-2019

Figure 1: Economies that transitioned from middle-income to high-income level, 1995-2019
Sources: Penn World Table version 10.0, Allianz Trade, Allianz Research

Avrupa ülkeleri için bu gelişmenin en belirleyici sebebi AB'ye katılımdır (daha fazla ayrıntı makalenin son bölümündedir). Ancak, Asya Krizinden Büyük Mali Krize ve Covid-19 krizine kadar sayısız krizle birlikte özellikle yakın geçmişte sigorta piyasalarının rolüne daha yakından bakmakta fayda var.

Orta gelir tuzağından kaçmak için bir özellik giderek daha önemli hale geliyor: esneklik, yani krizlerden sonra hızla toparlanabilme, eskiye veya hatta daha yüksek bir büyüme eğilimine hızla dönebilme yeteneği. Sosyal dayanıklılığın birçok yönü bulunuyor: para ve maliye politikası gibi makroekonomik yönler kadar kurumsal olanlar da (ör. iş piyasalarının tasarımı) önemli.

Ayrıca, şirket ve hanehalkı düzeyinde mikro ekonomik boyutu da vardır. Covid-19 krizi öncesinde bile, Swiss Re Enstitüsü, London School of Economics ile birlikte, ekonomik bir ölçü kullanarak tek tek ekonomilerin esnekliğini ölçmeye çalıştı[1]. Bu çalışma, çok da şaşırtıcı olmayacak şekilde sigorta piyasalarının ekonominin esnekliği bakımından oynadığı rolün önemini ortaya koydu[2].

Orta gelir tuzağı bağlamında, sigorta piyasalarının iki işlevi önemlidir. Bunlardan ilki, özellikle yoksul ülkeler için uzun vadeli olumsuz sonuçları da olan doğal afetlere hazırlık açısındandır. Birçok araştırma, sigorta kullanımının daha yaygın olmasının; hızlı iyileşme ve uzun vadeli olumsuz etkileri sınırlamada önemli bir yeri olduğunu göstermektedir. Burada, sigortanın sağladığı yardımlar kadar sigortalı olmanın krediye erişimi önemli ölçüde kolaylaştırması da önemli rol oynamaktadır. Ayrıca risklerin etkin fiyatlandırılması, afetlere daha iyi uyum sağlamayı destekler[3].

Öte yandan, varlık tarafı önemlidir. Hayat sigortası sağlayıcıları önemli finansal aracılardır ve dolayısıyla hem makro hem de mikro düzeyde daha yüksek üretkenliğe yatırım yapılmasını sağlayan önemli uzun vadeli sermaye kaynaklarıdır. Ayrıca, hayat sigortasının uzun vadeli doğası, sermaye piyasalarının, özellikle (ve hatta) finansal kriz zamanlarında istikrara kavuşmasını sağlar. Avrupa Merkez Bankası'nın sözleriyle: "[...] ICPF sektörü [sigorta şirketleri ve emeklilik fonları] kriz sırasında finans sektöründe dengeleyici bir faktör olmuştur [...]”[4].

Sonuç olarak: Gelişmiş sigorta piyasaları, farklı kanallar aracılığıyla toplumsal dayanıklılığa önemli ölçüde katkıda bulunur ve böylece daha yoksul ülkelerin orta gelir tuzağından kurtulmasını kolaylaştırır. Ama elbette bunun için yeterli değil olsa olsa gerekli bir koşuldur.

Bu bağlamda, iki büyük Doğu Avrupa ülkesi Polonya ve Çekya'nın AB üyesi olmanın yanı sıra paylaştıkları ortak başka bir özellik olduğunu belirtmekte fayda var: Bölgede sigorta kullanımının en yaygın[5] olduğu iki ülke olmaları. 1995 yılından 2019 yılına kadar olan dönemde, her iki ülke için de bu oran (Hayat ve P&C sigorta primlerinin GSYH’ye oranı) %2,1'lik bölgesel ortalamadan önemli ölçüde daha yüksekti: Çekya için ortalama 1,1 ve Polonya için 0,9 puan. Güney Kore de sigorta kullanımının yaygınlığı bakımından, bölgesel emsallerinden önemli ölçüde ayrışıyordu ve ortalamanın 4,7 puanlık bir oranla üzerinde seyrediyordu (ancak bölgenin, Filipinler ve Vietnam gibi çok daha yoksul ülkeleri de içerdiği unutulmamalı). Ancak, sigorta kullanımının Batı Avrupa ortalamasının biraz altında olduğu Portekiz için bu geçerli değil.      

Üst gelir seviyesine başarıyla çıkan ülkeler

Analizimizde, 1995-2019 döneminde orta gelir düzeyinden yüksek gelir düzeyine başarıyla geçiş yapan 10 ülke belirledik (bkz. Şekil 1). Suudi Arabistan ve Bahreyn, 2000'li yılların başında, artan petrol fiyatlarının kamu gelirlerini artırması ve hızlı ekonomik büyümeyi desteklemesiyle bir üst gelir basamağına tırmandı. Aynı dönemde, diğer Asya Kaplanları[1] ile birlikte Güney Kore, başarılı sanayileşmenin zenginliğe götürdüğü sayılı ülke örneklerden biri oldu (daha fazla ayrıntı bu makalenin son bölümündedir). Ancak 1995'ten bu yana yüksek gelir düzeyine başarılı geçişlerin çoğu, Malta, Portekiz[2] ve Orta ve Doğu Avrupa'daki beş ülke dahil olmak üzere AB üye ülkeleri arasından çıktı.

Şekil 2: Yüksek gelir seviyesinden orta gelir seviyesine gerileyen ekonomiler, 1995-2019

Figure 2: Economies that fell back from the high-income to the middle-income level, 1995-2019

Sources: Penn World Table version 10.0, Allianz Trade, Allianz Research

 

Figure 3: Economies with delayed or prevented transition to high-income status due to Covid-19
Sources: Penn World Table version 10.0, Allianz Trade, Allianz Research
Figure 6: Economies with early transition to high-income status due to Covid-19
Sources: Penn World Table version 10.0, Allianz Trade, Allianz Research